Bazen bir ney sesi yeter,
İlmek ilmek işler kalbine doğru acıları,
Tarihin bütün kokuşmuşluğu içinde,
Sesleri kitaplar arasında sıkışmış kahramanların,
Neler çektiklerini anlatmak istercesine…
İşte şurada yatan bir ulu,
Köşe başları ağlayanlarla dolu,
Yiğitçe öldü hissederken ensesinde,
Zalimin keskin, zehirli soluğunu,
Entrikalarla yükselen bir ebvab-ı rüşvet fatihi,
Ne yaptı etti batırdı koca devleti,
Çağımızdakilerin belki de ruh ikizi,
Aynı soydan geliyorlar besbelli ki…
….
Bazen bir çift söz yeter her şeyi anlatmak istercesine,
O ulular biz olacağız anlaşılan,
En önde koşarken,
Ömrümüzün baharında, deli gençliğimizle…
Belki bizim içinde yakılır ağıtlar,
Bizim içinde söylenir türküler…
Ömrümüzün baharında, deli gençliğimizde…