Levni’nin minyatürler çizdiği yerde miydin Muhibbi’nin şiirler yazdigi yerde miydin O gün zümrüdüanka camlarina kondu mu Gökyüzünde şehrayin kandilleri yandi mi Kapindabirikti mi fosforlu pervaneler Gözlerini tavana gömdü mü divaneler Hünkar Iskelesi’nden bir çerağ gönder bana Binbir çiçek tozuyla mihman olayım sana Göreyim, kokusuyla baygın odalarını Ölümden kurtarayım aşkın adalarını Bu deniz, köpürdükçe köpürüyor yurdumda Her dalga, kırkayaklı verem oldu ardımda Ey şimdi tenhalarda pelerinler giyen ev Döner diye, gülümün yolunu bekleyen ev Aruzun, evrene that kurduğu yerde miyidin Avcıyı bir ceylanın vurduğu yerde miydin Ötelere kapalı siyah perdeleri aç Bahçende mi kurudu kökünü yakan ağaç O’nunla büyülendi nağmeler; yıkıldı bende Meftun oldu yeniden ruhumuza nihavende İpek bakışlarında aşk hüzzama boyandı Bir sandıkta uyuyan hatıralar uyandı Kokusuyla büyülü akvaryumda balıklar Rüzgar hala o günkü mutluluğu sayıklar Neva bir cemre düştü içimize dünyadan Duvarlar mestanedir bu hanende rüyadan Tükendi güzellikler şehrinin kargaşası Garibname’ye döndü aşigin en paşasi Ey şimdi O’ndan kalan sesleri dinleyen ev Hasretiyle yıllardır ağlayıp inleyen ev Ürkek bir lamba gibi hatırlar seni birgün Bana gelmez, bilse de gamlı halimi hergün